Covid-19’da Nörolojik Tutulumu

Covid-19’da Nörolojik Tutulumu

Aralık 2019’da ilk kez Çin’in Wuhan kentinde yeni tip korona virüsün neden olduğu bir pnömoni salgını, kısa sürede Çin’de ve ardından da tüm dünyada hızla yayıldı. Şubat 2020’de Dünya Sağlık Örgütü tarafından virüs, “Severe Acute Respiratory Syndrome (SARS)-Corona Virus (CoV-2)” (Ağır akut solunum yolu yetersizliği sendromu korona virüs 2 – SARS-CoV-2) olarak, sebep olduğu hastalık ise “Koronavirüs Hastalığı 2019” (COVID-19) olarak adlandırıldı. DSÖ tarafından 11 Mart 2020’de pandemi ilan edildi.

COVID-19 semptomları esas olarak ateş, öksürük ve nefes darlığı gibi solunum sistemi ile ilişkili görünse de virüsün sadece solunum yollarını tutmadığı, nörolojik tutulumun da olabileceği bilinmektedir. Özellikle enfeksiyonun ağır seyrettiği kişilerde belirgin olmak üzere hastaların yaklaşık üçte birinde nörolojik semptomlar gözlenmektedir. COVID-19’un nörolojik sistemlerde etkisinin farklı mekanizmalarla ortaya çıktığı öne sürülmektedir:

  • Koronavirüsün, konakçı hücrelerine girişi esas olarak solunum yolu epiteli, akciğer alveolleri, vasküler endoteli, renal hücreler ve ince bağırsak hücrelerinden eksprese edilen anjiyotensin converting enzim 2 (ACE 2) reseptörü aracılığı ile olmaktadır. ACE 2 reseptörü santral sinir sisteminde nöronlar ve glial hücreler tarafından eksprese edilmektedir ve bu nedenle virüs ACE 2 reseptörü üzerinden sinir sistemini doğrudan etkileyebilmektedir.
  • Virüsün neden olduğu inflamatuvar olaylar nörolojik sistemlerde sekonder hasara neden olabilmektedir.
  • Koronavirüsün özellikle solunum ve kalp sistemleri üzerindeki etkileri kanın oksijenlenmesini bozarak beyinde oksijensiz kalmaya bağlı etkiler ortaya çıkarabilmektedir.
  • Virüsün neden olduğu enfeksiyon ve inflamasyon, damarların yapısını etkileyerek ve kanın damarlar içinde pıhtılaşmasını arttırarak inmeye neden olabilmektedir.
  • Virüs koku sinirinin uçlarından girerek direkt beyne ulaşabilmektedir.

SARS-CoV-2 hem periferik hem de santral sinir sistemini etkileyebilmekle beraber, santral sinir sistemi tutulumu daha sık gözlenmektedir. Nörolojik semptomlar hafif ve nonspesifik olabileceği gibi şiddetli ve spesifik de olabilir. Bazı hastalarda ilk veya tek başvuru nedeni olabilir. Baş ağrısı, kas ağrısı, tat ve koku kaybı sık görülen nörolojik semptomlar arasındadır. Baş ağrısı sıklığı %6,5 ile %23 arasında değişmekle birlikte, bazı çalışmalarda %70 gibi yüksek oranda görüldüğü de bildirilmektedir. Baş ağrısı, genellikle iki taraflı, orta veya şiddetli düzeyde, alın, şakaklar veya göz etrafında lokalize, zonklayıcı veya sıkıştırıcı vasıftadır. Vertigo, bilinç değişiklikleri, uyku bozuklukları, görme bozuklukları ve epileptik nöbetler diğer görülen nörolojik semptomlar arasındadır. Koku ve tat alma bozukluğunun hastalığın erken evrelerinde geliştiği göz önüne alındığında COVID-19 tanısı için bir ipucu olabileceği düşünülmektedir.

Nörolojik belirti ve bulgular ciddi olgularda daha sık görülmektedir. Özellikle hastanede yatan hastalarda inme, Guillain-Barre Sendromu, status epileptikus gibi daha ciddi nörolojik tutulumlar da görülebilmektedir. COVID-19 enfeksiyonuna bağlı inme sıklığı genel olarak %1,3-4,7 oranında bildirilmektedir. COVID-19 semptomlarının başlangıcı ile inme oluşumu arasındaki ortalama süre 12 gün olarak saptanmıştır. Özellikle yaşlı bireylerde, hipertansiyon, diyabet, kronik akciğer hastalığı ve obezite gibi risk faktörleri olan hastalarda inme daha sık görülmektedir. Virüsün, ACE 2 reseptörüne bağlanarak beyinde otoregülasyonu etkileyip kan basıncında düzensizliklere neden olması ve nadiren ciddi trombositopeni gelişmesi beyin kanamalarına neden olabilmektedir. COVID-19’u ağır geçiren bazı bireylerde beyin dokusu enfeksiyonu gelişebilir. Bu durumda, baş ağrısı, ateş, epileptik nöbet ve bilinç değişiklikleri görülebilir. Bu vakalarda beyin omurilik sıvısında SARS-CoV-2 RNA’sı saptanabilir. Ayrıca, koronavirüs enfeksiyonunda sinir sistemi tutulumunun solunum yetmezliğinin artışına ve ventilasyon ihtiyacına neden olabileceği de belirtilmektedir. Yine benzer şekilde, beyin sapındaki solunum merkezinin virüs tarafından etkilenmesinin de solunum yetmezliği ve öksürüğe neden olabileceği ve hipoksiyi artırabileceği öne sürülmektedir.

COVID-19 enfeksiyonunun uzun dönem etkileri hala tam olarak bilinmemektedir. Bazı hastalarda konsantrasyon güçlüğü, kafa karışıklığı, baş ağrıları, aşırı yorgunluk, ruh hali değişiklikleri, uykusuzluk ve tat-koku kaybı gibi nörolojik yakınmalar ilk enfeksiyon geçtikten sonra bile aylarca devam edebilmektedir.

Koronavirüsten korunmak ve yayılmasını önlemek için maske, mesafe ve hijyen kurallarına uymak büyük önem taşımaktadır. Bu önlemlerle birlikte toplumun aşılanması ve COVID-19’a karşı bağışıklık oluşturulması en önemli hedef olmalıdır.

Doç. Dr. Seden Demirci